1960'larda denim, özellikle Levi’s 501®, İnsan Hakları hareketinin yanı sıra Vietnam savaşı, kadın hakları ve gay ve LGBTQ hakları için yapılan protestolarda da yoğun bir şekilde yer aldı. 501®'in isyan ruhu ve mavi yakalı kökleri, onu on yıl boyunca İnsan Hakları eylemlerinin organizatörleri ve aktivistlerinin vazgeçilmezi haline getirdi. Martin Luther King, Jr. da dahil olmak üzere tüm İnsan Hakları hareketi liderleri, mavi yakalı işçiler ve işçi sınıfı ile dayanışma göstermek için düzenli olarak denim giydiler. Daha da önemlisi, 501® bu dönemde hem erkek hem de kadın aktivistler tarafından benimsendi. Bu da 501®'i cinsiyetler arası eşitliğin önemli bir sembolü haline getirirken uzun süren günlerde kullanılacak rahat bir parça olarak da yer edinmesini sağladı. Aslında denim, Şiddetsiz Öğrenci Koordinasyon Komitesi'nin (SNCC) hem erkek hem de kadın üyeleri arasında o kadar yaygın hale geldi ki, sonunda grubun üniformasının önemli bir parçası olarak görüldü
Blue jeanler -özellikle de Levi’s 501®- genç asiler için bir üniforma haline gelmişti ve bu büyük ölçüde Hollywood'un eseriydi. 1940'lara gelindiğinde, o zamanlar denim tulum olarak bilinen kıyafeti giymek asi olsun ya da olmasın tüm gençler için olağan bir haldi. Ancak bu durum, 1953'te Marlon Brando'nun oynadığı The Wild One'ın piyasaya sürülmesiyle değişti. Black Rebels Motosiklet Kulübü'nün lideri Johnny Strabler'ı oynayan Brando, Levi’s® 501® jean, bot ve siyah deri motorcu ceketin oluşturduğu imajı pop kültürün merkezine yerleştirdi. Onun 1947 Levi’s 501®'leri, Rebel Without a Cause’un kostümleri için doğrudan bir ilham kaynağıydı.